ÇALIŞTIĞIM İNGİLİZCE GRAMER KONULARI

  • A / An / The Kullanımları

A / AnBelirsiz Tanımlık

"A" ve "An", ilk defa bahsedilen veya dinleyenin bilmediği tekil ve sayılabilen nesneler için kullanılır.

Kural: A/An + tekil ve sayılabilir isim

TheBelirli Tanımlık

"The", hem tekil hem çoğul isimlerle kullanılabilir.
Bir şeyi önceden biliyorsak ya da özgül/belirli bir şeyden söz ediyorsak kullanılır.

Örnekler:

I saw a dog. The dog was black.

(İlk cümlede "a dog" = herhangi bir köpek, ikinci cümlede "the dog" = artık biliyoruz o köpeği.)

The sun is shining. → Güneş tek, evrensel bir şey = belirli.

The book on the table is mine. → Hangi kitap? Masanın üzerindeki = belirli.

  • Countable / Uncountable Nouns

Countable: Sayılabilen (apple, book)

Uncountable: Sayılamayan (water, information)
  • Have-has / Have got - Has got

Sahip olma anlamı: I have a car / She has got a brother.
  • Comparatives and Superlatives (Karşılaştırmalar ve Üstünlükler)

Comparatives: İki öğe arasında karşılaştırma yapar. (She is taller than I am.)

Superlatives: Üç veya daha fazla öğe arasında en üstün olanı belirtir. (This is the best movie.)
  • Pronouns (Zamirler)

Zamir Kullanımının Genel İlkesi: Daha önce bahsedilen bir kişi veya nesneye tekrar atıfta bulunulmak istendiğinde, tekrar yapmamak için zamir kullanılır.

I took the book and opened it. (Kitabı alıp açtım.)

I rang Tom and invited him to lunch. (Tom’a telefon edip onu öğle yemeğine davet ettim.)

Özne ve Nesne Durumları: İngilizce'deki zamirler özne (subject) ve nesne (object) durumunda farklılık gösterir.

Özne durumunda: I, you, we, they, he, she, it

Nesne durumunda: me, you, us, them, him, her, it

Genel Kullanımlar:

It zamiri, zaman, hava, tarih gibi genel ifadelerde kullanılır: It’s five o’clock. (Saat beş.)

You ve they zamirleri, insanlar hakkında genellemeler yapmak için kullanılabilir: You can’t get a driving licence till you’re 18 in this country. (Bu ülkede 18 yaşına gelene kadar ehliyet alınamaz.)

İyelik Durumu:

İyelik zamirleri: mine, yours, ours, theirs, his, hers gibi kullanılır: This house is ours. (Bu ev bizim.)

Gösterme Zamirleri:

This, that, these, those zamirleri nesneleri göstermek için kullanılır: This is a famous book. (Bu ünlü bir kitaptır.)

Dönüşlü Zamirler (Reflexive Pronouns):

Dönüşlü zamirler, öznenin yaptığı işten yine kendisinin etkilendiğini gösterir: She bought herself a dress. (Kendine bir elbise aldı.)

Ayrıca öznenin tek başına bir iş yaptığı durumlar için de kullanılır: We ourselves painted the house. (Evi kendimiz boyadık.)

Belgisiz Zamirler (Indefinite Pronouns):

İnsanlar için kullanılanlar: anybody, everybody, nobody, somebody vb. Cansızlar için: anything, everything, nothing, something vb.
  • Verbs

Temel fiiller: go, eat, play

Yardımcı fiiller: do (do, does, did), be (am, is, are, was, were, been, being), have (have, has, had, having)

Zaman ve kip bildirirler.
  • Transitive / Intransitive Verbs

Transitive: Nesne alır (read a book)

Intransitive: Nesne almaz (sleep)
  • Stative Verbs / Dynamic Verbs

Stative (Genellikle -ing eki almayanlar, present tense kullanımı): Duygu, düşünce, sahiplik (know, love)

Dynamic (Genellikle -ing eki alanlar): Fiziksel eylem (run, write)
  • Linking Verbs (Bağlayıcı Fiiller)
Bağlayıcı fiiller, özne ile tamamlayıcı (subject complement) arasındaki ilişkiyi kuran fiillerdir. Bu fiiller özneyi tanımlar, durumu anlatır ya da özne hakkında bilgi verir. İngilizce’de en yaygın bağlayıcı fiil "to be" fiilidir, ancak seem, become, appear, feel gibi fiiller de bağlayıcı fiil olarak kullanılır.

Örnekler:

She is happy. (Burada "is", özne olan "she" ile "happy" (sıfat) arasındaki ilişkiyi kurar.)

He became a teacher. (Burada "became", özne olan "he" ile "a teacher" arasındaki ilişkiyi kurar.)
  • No Action Sentences / Action Sentences

Action: Direkt fiil içeren cümleler. Çoğunlukla fiziksel, duygu, düşünce belirten eylemler içeren cümleler.

No Action: am, is, are/was, were gibi yardımcı fiil içeren cümleler. Çoğunlukla tanımlama, niteleme cümleleri.
  • Adjectives

İsimleri niteleyen sözcükler (beautiful house)
  • Adverbs

Fiilleri, sıfatları, zarfları niteleyen sözcükler (quickly, very)
  • Too, So, Either, Neither ?

Too: Olumsuz anlamda "aşırı", "çok fazla" (This is too much.)

So: Olumlu sonuç çıkarımı (It is so good.)

Either / Neither: Olumlu/Olumsuz karşılıklar (I like it either. / Neither is correct.)
  • Just, Already, Recently, Lately, Yet

Zaman zarfları. I have just arrived.
  • To kullanımları

Mastar (to go), yön belirtme (to the bank)
  • Time Expressions (Zaman Belirleyiciler)

Every day, now, last year, at 5 p.m.
  • For / Since

For: Süre belirtir (for two years)

Since: Başlangıç zamanı (since 2010)
  • Tenses (Present, Past, Future, Perfect vs.)

*Present Tenses:

Simple Present: Genel gerçekler (He works every day.)

Present Continuous: Şu an olan (He is working now.)

Present Perfect: Geçmişte başlayıp etkisi süren (I have lived here for 5 years.)

Present Perfect Continuous: Süreklilik vurgusu (I have been working all day.)

*Past Tenses:

Simple Past: Belirli geçmiş (I went to Paris last year.)

Past Continuous: Geçmişte devam eden (I was watching TV at 8.)

Past Perfect: Daha önceki geçmiş (I had eaten before you came.)

Past Perfect Continuous: Zaman süreci vurgusu (I had been working for hours.)

*Future Tenses:

Will: Ani karar, gelecek tahmini (I will call you.)

Be going to: Planlı gelecek (I am going to visit grandma.)

Future Continuous: Gelecekte belli anda devam eden (I will be working at 6.)

Future Perfect: Belirli zamanda bitmiş olacak (I will have finished by 5.)

Future Perfect Continuous: Süre odaklı gelecek (I will have been studying for 3 hours by 9.)
  • Would Tenses

Tüm zamanlarda hayali, temenni edilen ve gerçekleşmemiş durumlar için kullanılır.
  • Future in the Past (was/were going to, would)

Was/Were going to (Türkçesi -ecektim, -acaktım gibi): Geçmişte yapılacak plan (I was going to tell you. - Sana söyleyecektim.)

Would (Türkçesi -eceğini, -acağını gibi): Geçmişte gelecek (She said she would come. - Geleceğini söylemişti.)
  • Would have / Could have / Should have

Would Have: Geçmişteki bir durumu tahmin etme (I would have gone if I had known.)

Could Have: Olasılık (He could have helped.)

Should Have: Pişmanlık (You should have told me earlier.)
  • By / Until

By: Belirli bir zamanda yapılması gereken (I will finish it by Friday.)

Until: Bir zaman diliminin sonuna kadar (I will wait until you arrive.)
  • By the time

Bir olay gerçekleşmeden önce (By the time you arrive, I will have finished.)
  • Also Kullanımları

Ekstra bilgi ekler (I also like coffee.)
  • So Kullanımları

Sonuç bağlantısı kurar (I was tired, so I went to bed.)
  • As Kullanımları

Kıyaslama yapar (He is as tall as his brother.)
  • ...as...as... kalıpları

Eşitlik belirten yapı (She is as tall as her brother.)
  • Because / Because of

Because: Neden belirtir (I am happy because I passed the exam.)

Because of: Bir nedenin sonucu (The game was canceled because of the rain.)
  • By Kullanımları

By, genellikle bir şeyin nasıl yapıldığını veya zamanını belirtirken kullanılır.

Zaman belirlemesi: Belirli bir zaman dilimi veya sona erme zamanı için kullanılır.
Örnek: I will finish the project by Friday.
(Projeyi Cuma'ya kadar bitireceğim.)

Yöntem / Araç belirtme: Bir şeyin yapılma şeklini, aracını belirtir.
Örnek: I prefer to travel by train.
(Trenle seyahat etmeyi tercih ederim.)

Aktör belirleme: Bir işin yapan kişiyi belirtmek için kullanılır.
Örnek: The book was written by Shakespeare.
(Kitap Shakespeare tarafından yazıldı.)

Yer belirleme: "By" ile bir yerin yakınında veya yakınında olduğunu belirtiriz.
Örnek: The house is by the lake.
(Ev göletin yanında.)
  • Questions (Soru Cümleleri)

Soru cümleleri, bilgi edinmek için kullanılır.

Yes/No Questions: Cevaplar "evet" veya "hayır" olabilir.
Örnek: Are you coming to the party?
(Partiye geliyor musun?)

Wh-Questions: Sorular, kim, ne, nerede, neden, nasıl gibi sorularda bulunur.
Örnek: Where do you live?
(Nerede yaşıyorsun?)
  • Question Tags (Soru Etiketleri)

Soru etiketleri, bir cümlenin sonuna eklenerek bir doğrulama veya onay almak için kullanılır.

Olumlu cümleler için olumsuz tag kullanılır:
Örnek: She is coming to the party, isn't she?
(O, partiye geliyor, değil mi?)

Olumsuz cümleler için olumlu tag kullanılır:
Örnek: They don't like ice cream, do they?
(Onlar dondurma sevmez, değil mi?)
  • Omitting If (Should, Were, Had)

“If” olmadan şart cümlesi (Had I known, I would have helped.)
  • Conjunctions

Coordinating Conjunctions (Eşdüzeyli bağlaçlar): and, but, or, nor, for, yet, so

Bağlantı kurarak eşdeğer cümleleri bağlar. (I like coffee and tea.)

Subordinating Conjunctions (Bağımlı bağlaçlar): because, although, if, when, while, since, unless

Ana cümleyle bağlı alt cümle kurar. (I stayed home because it was raining.)

Correlative Conjunctions (Bağlamlı bağlaçlar): either...or, neither...nor, both...and, not only...but also

Birbiriyle ilişkili iki öğeyi bağlar. (Not only did he help, but he also gave advice.)

  • Cleft Sentences (Kesik Cümleler)
Cleft cümleler, belirli bir kısmı vurgulamak amacıyla kullanılan cümlelerdir. Normalde bir cümlede bir kelime veya kelime grubu vurgulanmazken, cleft cümlelerinde bu kısımlar vurgulanır.

Örnekler:

Normal: She gave me a gift.

Cleft: It was a gift that she gave me.

Cleft cümleler, genellikle "It is/was" yapısıyla başlar ve cümlenin önemli kısmı "that" ile takip edilir. Bu yapı, cümlenin hangi kısmını vurgulamak istediğimizi belirler.
  • Structures (Yapılar)

Yapılar, dilin kurallarına uygun bir şekilde cümleler oluşturmak için kullanılan düzenlerdir. Bazı önemli yapı türleri:

Simple Sentence (Basit Cümle): Tek bir yüklem ve özne içerir.
Örnek: She sings.
(O şarkı söyler.)

Compound Sentence (Bağlı Cümle): İki bağımsız cümle, bağlaçlarla birleştirilmiştir.
Örnek: I like coffee, but I don't like tea.
(Kahveyi severim, ama çayı sevmem.)

Complex Sentence (Karmaşık Cümle): Bir ana cümle ve bir yan cümle içerir.
Örnek: I stayed home because it was raining.
(Yağmur yağdığı için evde kaldım.)
  • If Clause-Koşul Cümleleri (Type 0, 1, 2, 3, Mixed)

Zero Conditional: Genel doğrular veya kesinlik (If you heat ice, it melts.)

First Conditional: Olası gelecek durumlar (If it rains, I will stay home.)

Second Conditional: Gerçek dışı veya olasılığı düşük durumlar (If I were rich, I would travel the world.)

Third Conditional: Geçmişteki olasılık dışı durumlar (If I had known, I would have helped.)

Mixed Conditional: Geçmiş ve şimdiki durum arasındaki bağlantı (If I had studied harder, I would be a doctor now.)
  • Noun Clause

Cümle görevindeki isimler (I know that he is right.)
  • Relative Clause

Relative clauses, bir ismi daha fazla açıklamak için kullanılan yan cümlelerdir. "Who", "which", "that" gibi bağlaçlarla başlar.

Who / That: İnsanları tanımlamak için kullanılır.
Örnek: The girl who is sitting there is my friend.
(Orada oturan kız benim arkadaşım.)

Which / That: Nesneleri tanımlamak için kullanılır.
Örnek: I have a book which is very interesting.
(Çok ilginç bir kitabım var.)

Whose: Sahiplik belirtir.
Örnek: The man whose car was stolen is my neighbor.
(Arabası çalınan adam benim komşumdur.)
  • Reduction of Relative Clause

Kısaltmalar (The man who is sitting → The man sitting)
  • Subjunctives

Gerçek olmayan durumlar (I suggest that he study.)
  • Participles (Ortaçlar)

Fiillerin özel biçimleridir ve sıfat veya zarf olarak kullanılır. İki türü vardır:

Present Participle (-ing takılı) şimdiki zaman için kullanılır ve bir eylemi tanımlar. Örneğin: The running water is cold. (Akan su soğuktur.)

Past Participle (fiilin 3. hali) geçmişte tamamlanmış bir eylemi ifade eder. Örneğin: The broken chair is old. (Kırık sandalye eski.)

Participles, aynı zamanda pasif cümleler veya perfect tense yapılarında da kullanılır.
  • Semi Modals (Can, Could, Must, Should, Might...)

Be able to – Can yerine geçer: "yapabilmek"

Be supposed to – Gereklilik, beklenti

Have to – Must yerine: “zorunluluk”

Had better – Tavsiye: “yapsan iyi olur”

Be allowed to – İzinli olmak

Be going to – Planlanmış gelecek

Would rather – Tercih etmek

Be to – Resmi plan/emir
  • Modals (Can, Could, Must, Should, Might...)

Olasılık, zorunluluk, yetenek, istek, nazik, öneri...

Can – yapabilmek, -e bilmek

Örnek: She can swim. (O yüzebilir.)

Could – -ebilirdi, -e bilirdi (geçmişteki yetenek veya olasılık)

Örnek: He could speak French when he was young. (Gençken Fransızca konuşabiliyordu.)

May – olabilir, -e bilmek (izin isteme veya olasılık)

Örnek: May I go to the bathroom? (Tuvalete gidebilir miyim?)

Örnek: It may rain tomorrow. (Yarın yağmur yağabilir.)

Might – -e bilirdi (daha düşük olasılık)

Örnek: She might come to the party. (Partiye gelebilir.)

Must – zorunluluk, gereklilik

Örnek: You must wear a helmet. (Kask takmalısın.)

Shall – öneri veya gelecekle ilgili kesinlik (çoğunlukla British English’te)

Örnek: Shall we go to the cinema? (Sinemaya gidelim mi?)

Should – tavsiye, öneri, gereklilik (gereklilik)

Örnek: You should study for the test. (Sınav için çalışmalısın.)

Will – gelecek zaman, isteme, karar

Örnek: I will help you with that. (Bununla sana yardım edeceğim.)

Would – geçmişteki istek, nazik öneri, koşullu cümlelerde kullanılır

Örnek: I would like a cup of tea. (Bir fincan çay isterim.)

Örnek: If I were you, I would study harder. (Senin yerinde olsam, daha çok çalışırım.)

Ought to – tavsiye, gereklilik

Örnek: You ought to apologize. (Özür dilemelisin.)

Need to – gereklilik

Örnek: You need to clean your room. (Odanı temizlemen gerek.)

Had better – daha iyi olur (çok güçlü tavsiye)

Örnek: You had better leave now. (Şimdi gitmen daha iyi olur.)

Dare (to) – cesaret etmek (genellikle olumsuz cümlelerde kullanılır)

Örnek: How dare you speak to me like that? (Bana böyle nasıl hitap edersin?)

Modals, bir eylemin olasılığı, gerekliliği, izni ya da isteği hakkında bilgi verir.

Used to –

Be used to –
  • Gerund (Ving) / Infinitive (V+to)

-ing form (gerund) - I enjoy reading.

to + fiil form (infinitive)I want to eat.
  • Phrasal Verbs

Phrasal verbs, bir fiil ve bir prepozisyon (veya zarf) birleşimiyle oluşur ve farklı bir anlam taşır.

Turn off: Kapamak
Örnek: Please turn off the lights.
(Lütfen ışıkları kapat.)

Look after: Bakmak, ilgilenmek
Örnek: She looks after her younger brother.
(Küçük kardeşiyle ilgileniyor.)

Give up: Vazgeçmek
Örnek: Don’t give up on your dreams.
(Hayallerinden vazgeçme.)
  • Passive Voice

Etken değil edilgen yapı (The cake was eaten by Tom.)
  • Causatives (Have/Get/Will something done)-Birine bir şey yaptırmak.

(will) have + nesne + fiilin 3. hâli (V3) - Başkasına bir şey yaptırmak/yaptırtmak.

I have my car washed every week.-Arabamı her hafta yıkatırım. (Birine yıkatırım) - Present

I had my car washed.-Arabamı yıkattım. (Birine yıkattırdım.) - Past

I will have my house painted.-Evimi boyatacağım. (Birine boyatacağım.) - Future
  • Used to / Be used to

Used to: Geçmişte alışkanlıklar (I used to play basketball.)

Be used to: Şu anki alışkanlıklar veya alışkanlık kazanma (I am used to waking up early.)
  • I wish / If only

Dilek, pişmanlık (I wish I knew.)
  • Verbs of Perception

Verbs of perception, bir şeyin algılanmasını veya gözlemlenmesini ifade eder.

Yapı 1: Bare Infinitive (yalın fiil)
Kısa bir olayın tamamını gördüğümüzde/duyduğumuzda...

S + verb of perception + object + bare infinitive

I saw him leave the room.
(Odan çıkmasını gördüm.) → Tüm çıkma eylemini gördüm.

Yapı 2: Verb + -ing
Olayın bir kısmını görürken/duyarken/koklarken vs...

S + verb of perception + object + verb-ing

I saw him leaving the room.
(Odadan çıkarken onu gördüm.) → Çıkma eyleminin ortasında gördüm.

I saw him park. (Bare infinitive) Park ettiğini gördüm.
I saw him parking. (Verb-ing) Park ederken gördüm.
I saw him parked. Yanlış / Anlamsız (Anlam bozukluğu var.)

❌ I saw him parked.

*"Parked" burada bir sıfat gibi kullanılmış olabilir ama “parked” kişinin değil, arabanın hali olur.

*“I saw the car parked” → "Arabayı park edilmiş halde gördüm." ✅

*Ama “I saw him parked” demek anlamsızdır çünkü "parked" kişi için uygun bir sıfat değildir.
  • Indirect / Reported Speech

Dolaylı anlatım (He said that he was tired.)
  • Whatever / Whenever / Wherever / Whichever / Whoever / However

Whatever: Her Ne olursa olsun (Whatever you decide, I will support you.)

Whenever: Her Ne zaman olursa (Whenever you call, I will answer.)

Wherever: Her Nerede olursa (Wherever we go, we will be happy.)

Whichever: Her Hangisi (You can choose whichever restaurant you want.)

Whoever: Her Kim olursa (Whoever you meet, treat them with kindness.)

However: Her Ne şekilde (However you do it, make sure it’s right.)
  • About to / About kullanımları

About to: Bir eylemin hemen gerçekleşmek üzere olduğunu ifade eder.
Yapı: to be + about to + V1

I’m about to leave. → Çıkmak üzereyim.

She was about to cry. → Ağlamak üzereydi.

They are about to start the meeting. → Toplantıya başlamak üzereler.

⏱️ Zaman açısından çok yakındır (birkaç saniye/dakika gibi).

About: Bir şeyin konusu/hakkında olduğunu anlatır. Bazen “yaklaşık” anlamı da vardır.
Yapı: Genellikle bir isimden önce gelir ya da bir fiili/isim grubunu takip eder.

A book about history. → Tarih hakkında bir kitap.

What are you talking about? → Neden bahsediyorsun?

I have a question about your job. → İşin hakkında bir sorum var.

There were about 50 people there. → Orada yaklaşık 50 kişi vardı. (→ "about" = yaklaşık)
  • Even Kalıpları

"Even", genellikle şaşırtıcı, beklenmedik veya vurgulamak için kullanılır.

Even though: "Oysa" anlamına gelir ve zıtlıkları belirtir.
Örnek: Even though it was raining, we went out.
(Yağmur yağıyor olmasına rağmen dışarı çıktık.)

Even if: Şartlı ifadelerde kullanılır.
Örnek: I will go even if it rains.
(Yağmur yağarsa da gideceğim.)

Even so: Buna rağmen, yine de.
Örnek: She was tired. Even so, she finished her work.
(O yorgundu. Yine de işini bitirdi.)

Even more: Daha da fazla
Örnek: I like chocolate even more now.
(Şimdi çikolatayı daha çok seviyorum.)


Kaynak: Daylight notlarım, Etkili Pratik İngilizce YouTube Kanalı notlarım, YZ.